Ağustoslar yaramıyor ailemize. Babam da, ağabeyim de Ağustos'ta gittiler. Giderlerken hazırlıklarımızı, planlarımızı hep dönecekleri güne, onları nasıl rahat ettireceğimize göre yaptık ama yürüye yürüye gittiler, dönmediler. Hüsran, üzüntü, vicdan azabı...
Gençken, ''benim bir yakınım vefat etse, bu gelen insanları kovarım herhalde'' diye düşünürdüm. ''İnsanları acısıyla baş başa bırakmıyorlar'' diye sinirlenirdim. Abimden sonra etrafım şimdi şimdi boşalmaya başladı. Oğlum gitti, yeğenim, kızım gittiler. Acı da içime çöreklenmeye başladı. Varmış kalabalığın bir esbâb-ı mûcibesi.
İyi ki elim biraz iş tutuyor. Boncuklara sardırmıştım son günlerde. Şimdi beni derinlere dalmaktan kurtarıyorlar. Ya uykuya kaçacaksın ya da uğraşacak birşeylerin olacak. Hayatı sorgulamaktan çoktan vazgeçtim.
Yâ sabır, yâ selâmet.